hesabın var mı? giriş yap

  • amcamda peygamber sabrı var.

    1.çarpıştan sonra: yav git işine kızım. oynama benle.
    2.çarpıştan sonra: amk ne oluyor lan. ben şimdi senin. neyse o da düşmüş. iyi misin kızım bir şeyin yok ya.

  • sanırım abim.
    kendisi akademisyen.
    billur tuz gibi, çocukluğundan beri okur, okur, okur..

    tamamı ücretsiz ve burslu olmak üzere eğitim ve sonrasında çalışma hayatı:
    şehrin en iyi lisesi
    şehrin en iyi dersanesi
    hacettepe
    bilkent
    tekrar bilkent
    koç
    isviçre
    amerika
    şu an norveç

    şimdi beni sorarsınız, sormayın.
    ben kendisinin anti maddesiyim, ona tepki olarak doğdum.
    kurban olduğum bir yerden verip bir yerden alıyor işte.*

    not: bu arada bugün kendisinin doğum günü. bu entry'm kendisine armağanım olsun. varlığın ve başarılarında bir katkım olmadığından seninle gurur duyamıyorum ama orada burada övüyorum işte :)

    edit: bu entry ile ilgili çok sayıda ve güzel mesaj aldım. favlayan okuyan herkese teşekkür ederim, sayenizde hoş bir şey yapmış oldum onun için. (o bile favlamış, beğenmiş demek ki :) ondan bu kadar söz ediyorum diye rahatsız olmazsa şayet, kendisi hakkında konuşulurken hep anlattığım ve bence çok hoş bir anektodu burada da paylaşmak isterim.

    annem abime hamile iken, şehrin tıp fakültesi hastanesinde, daha önce düşüğü de olduğundan titizlikle takip edilmektedir. bazı şüpheler ve bir dizi tarama sonrasında, bebeğin kesinlikle sakat olacağı, kürtaj gerektiği söylenir bizimkilere. annem kürtaj için hemşire tarafından hazırlanırken, babam hastanedeki tanıdık doktorları bulup durumu danışır ve sağlıklı olması için ufak da olsa bir ihtimal olup olmadığını sorar. doktorlardan biri, en fazla %10 ihtimal olduğunu söyleyince babam, "%10 bana yeter, gerisi allah'ın takdiri" der ve annemi kürtajda ısrarcı ve kesin kararlı olan doktora görünmeden hastane odasından -tabiri caizse- kaçırır. daha sonra alanında çok iyi olan ve yakınen tanıdıkları bir profesörün takibine girerek annem abimi doğurur. tahmin edeceğiniz üzere tamamen sağlıklıdır.

    tüm bunları düşününce bence abim, bizimkilerin, sağlıklı olma ihtimalini eleyemeyecek kadar inançlı, gözüpek ve etik kaygılara sahip, aynı zamanda sakat doğsa dahi 'keşke aldırsaydık' demeyecek kadar inançlarında samimi insanlar olmaları karşılığında allah'ın cömert bir hediyesidir.

  • size bir şey söyliyim mi? muhtemelen erkek tarafı bu şartları kabul etmiştir. o kadın bunları yazacak cesareti erkek tarafından almıştır.

  • "kankamı atamayıp kimi atayacaktım? ilkokulda saçımı çeken hüseyin'i mi?"

    böyle deseydi çocukluğuna verirdim en azından.

  • - ücret beklentiniz ne?
    * siz ikea'ya gittiniz mi?
    - ?? evet gittim
    * bütün mobilyaların üstünde fiyat etiketi var değil mi?
    - evet
    * peki hiç mudo'ya gittiniz mi?
    - evet
    * mudo'da bir ağaç var üzerindeki fiyat etiketini gördünüz mü?
    - evet
    * işte o ağaç benim.

    dur lan sonucu yazmayı unutmuşum: bir, dayak nedir? iki, neden atılır?

  • bir başlığa entry yazasım geldiğinde aklımdan geçen kelimeleri mutlaka "başlık içinde ara" tır önceden yazan olmuşsa şukelamı veririm. bazen bir de bakıyorum ki aklımdan geçenler teee 2005'te yazılmış ve üstelik ben yazmışım. 3000'e yakın entry'mi tek tek hatırlayamayacak kadar yaşlandığıma mı üzülsem bilemedim. bunca yıl içinde fikirlerimin hiç değişmemiş olmasına üzülsem mi sevinsem mi onu da bilemedim. bilmiş bi insan değilimdir zaten.

  • piç erkeklerin dağıttığı kadını teselli eden, kaprisini çeken, onu yeniden ilişki hayatına döndüren erkeklerdir. dert çekerler. kimi kızlar buna değer verir o veya o tip erkeklerle ilişkiye devam eder. kimisi ise hak ettiğinden fazla değer verilmesini kaldıramadığından yeniden kendini değersizleştirecek bir piç erkek peşinde koşacaktır. dolayısıyla çoğu terk edilir veya aldatılır.
    efendi erkekler piç erkek olmak istemez. piç erkeklerdeki karaktersizlik, yüzsüzlük zaten adamın yaratılışına ters. sadece onlar gibi daha fazla beğenilmek ve hayatlarında güzel kadınlar olmasını ister. çünkü yırtık olamadıkları, reddedilme konusunu gurur ettikleri için kolay kolay kızlara açılmazlar.
    piç erkekler her ortamda rahattır. zaten olayın doğasında sıcakkanlı olmak vardır. ayrıca karşıdakine kendini beğendirme derdi yoktur. kızları iyi çözdüğü için yeri gelir karşıdaki kadına hayvan gibi davranır. çünkü kızı geri nasıl ikna edeceğini iyi biliyordur. yalan söyleme konusunda aşırı uzmandırlar. karşıdaki kızın ilgi alanı neyse alakası olmadığı halde onun da ilgi alanı buymuş gibi davranır. hepsi de kendilerini tatmin ettikten sonra kızı yüz üstü bırakmaktan çekinmezler. sıradaki gelsin.
    efendi erkek karşısındaki kıza baştan değer verdiğinden çekingen olur. sürekli ya beğenmezse, hoşuna gitmezsem korkusuyla nasıl davranacağını bilmez. her hareketinde kendini rahat hissetmez. biraz zaman verilirse, karşıdaki kadının gerçekten onu istediğine inanırsa daha sıcakkanlı olacak ve içindeki gerçek eğlenceli, konuşkan adam ortaya çıkacaktır.

  • 6 yaşındaki çocuğunu yabancı dil eğitimine yollayıp dünyayı daha iyi okuyabilmesini sağlamak yerine kuran kursuna yollayan ailedir.

    kur'an kurslarında ortaya çıkan o kadar haber varken halen bunları umursamaz.

    kaldı ki 6 yaşında bir çocuğun soyut düşünme boyutu halen yeterli değildir. o çocuğa yapılan bu yüklemeler onu kötü hale getirebilir. hadi çok muhafazakarsın diyelim, e orada kötü bir hoca çıksa çocuğa alttan alttan ışid zihniyetini verse ne olacak? 6 yaşında bir çocuğun beynine çoğu şeyi yerleştirirsin ve onlardan kurtulsa bile ruhunda yaralar oluşur.

  • yapmak neredeyse imkansizdir. biraz rakamlardan ve olasiliktan bahsedecek olursak:
    normal bir macta sure alan minimum oyuncu sayisi: 10
    preseason mac sayisi= 8
    normal bir nba sezonunda yapilan toplam mac sayisi: 1230
    minimum playoff mac sayisi (eger tum seriler 4-0 biterse): 60
    nba sezon sayisi= 66 (ama bunu 25 sayalim cunku 1974'te daha 18 takim vardi ligde.)
    neyse sonucta kaba hesapla minimum 324500 basketbolcu bu oyunu 48 dakika oynamis ve sadece ama sadece 4'u quadruple double yapmayi becermis.
    80bin kusurda bir kisi..

  • emisyon emisyon atalarını incelememiz gerekirse:

    1. emisyon döneminde 500 tl'lik banknotlar kahverengi ve sarı renkte olup tedavüle 5 aralık 1927'de girip tedavülden 15 aralık 1939 yılında çıkartılmıştır. paranın ön yüzünde sivas gökmedrese arka yüzünde ise sivas şehrinden bir görünüm vardır. ana metin arapçadır.

    2. emisyon döneminde 500 tl'lik banknotlar zeytuni yeşil renkte olup tedavüle 15 haziran 1939'da girip tedavülden 24 nisan 1946'da çıkmıştır. ön yüzünde ismet inönü portresi, arka yüzünde ise rumelihisarı'ndan bir görünüm vardır.

    üçüncü emisyon döneminde 500 tl'lik banknotlar zeytuni yeşil renkte olup tedavüle 24 nisan 1946'da girip tedavülden 15 nisan 1953'te kaldırılmıştır. paranın ön yüzünde ismet inönü portresi arka yüzünde ise ankara sanat okulu'nda uygulamalı ders yapan öğrencilerin resmi vardır.

    dördüncü emisyonda pas geçilmiştir.

    beşinci emisyon döneminde 500 tl'lik banknotlar kahverenginde olup tedavüle 15 nisan 1953'te girmiş tedavülden 1 eylül 1976'da kalkışmıştır. paranın ön yüzünde atatürk portresi arka yüzünde ise istanbul sultan ahmet camii, dikilitaş ve hipodrom resmi vardır.

    altıncı emisyon döneminde 500 tl'lik banknotlar zeytuni yeşil ve mavi renkte olup tedavüle 1 eylül 1971'de girip tedavülden 15 haziran 1984'te kaldırılmıştır. paranın ön yüzünde atatürk portresi arka yüzünde ise istanbul üniversitesi girişinin resmi bulunmaktadır.

    yedinci emisyon döneminde 500 tl'lik banknotlar mavi renkte olup tedavüle 1 temmuz 1983'te girp tedavülden 21 ağustos 1989'dan kaldırılmıştır. ön yüzünde atatürk portresi arka yüzünde ise izmir saat kulesi bulunmaktadır.

    piyasadan kaldırıldığı 1989 yılından günümüze 25 yıl geçmiş. 26. yılında galiba tekrar merhaba diyeceğiz kendisine. ilk defa piyasadaki en yüksek değerli banknot olacak. çoğunlukla 1000 tl'nin arkasında ikincilikle yetinmiş hep. arıca hakkında bu kadar uzun yazı yazınca kendisi ile bir duygusal bağ oluştu gibi aramda.